Attalos,
Antalya,
Antalya’nın eski adları:
Attaleia, Atalla, Atale, Adalin, Adalya, Ataliyye, Etaliyye, Sattalla, Antalya.
Antalya ili, Türkiye’nin güneyinde, merkezi Akdeniz kıyısında olan bir turizm merkezidir. Kuzeyinde; Burdur, Isparta, Konya, doğusunda; Karaman, Mersin, batısında; Muğla illeri vardır. Güneyi, Akdeniz ile çevrelenmiştir. Türk Riviera’sı Antalya kıyılarının uzunluğu 630 km’yi bulur.
Attalos Yurdu anlamına gelen Antalya, II. Attalos tarafından kurulmuştur. Bergama Krallığı’nın sona ermesiyle (M.Ö. 133) bir süre bağımsız kalan kent, daha sonra korsanların eline geçmiştir. M.Ö. 77’de Komutan Servilius Isauricus tarafından Roma topraklarına katılmıştır. M.Ö. 67’de Pompeius’un donanmasına üs olmuştur. M.S. 130’da Hadrianus’un Attaleia’yı ziyaret etmesi şehrin gelişmesini sağlamıştır. Bizans egemenliği sırasında piskoposluk merkezi olan ismi görülen Attaleia, Türklerin eline geçtikten sonra büyük bir gelişme göstermiştir. Modern şehir, antik yerleşmenin üzerine kurulduğundan, Antalya’da antik çağ kalıntılarına çok az rastlanmaktadır. Görülebilen kalıntıların ilki, eski liman olarak nitelenen liman mendireğinin bir kısmı ve limanı çevreleyen surdur. Surların park dışındaki kısmında restorasyonu yapılan Hadrian Kapısı Antalya’nın en güzel antik eserlerinden biridir.
Attalos, Bergama'nın kralı ve İsa'dan önce 159 ile 138 yılları arasında hüküm sürmüştür. Kral Side'yi kuşatmış, alamayınca bölgenin ticaret yollarına hakim olmak için Antalya'yı inşa ettirmiştir. Başka bir efsaneye göre ise; Kral günün birinde adamlarına "Gidin ve bana bu yeryüzü üzerinde cenneti andıran öyle bir yer bulun ki, bütün kralların gözü kalsın." demiş, böylece şimdi Antalya'nın kurulu olduğu yer keşfedilmiş ve tabiata hayran kalan Attalos boz araziye derhal bir şehir inşa ettirtmişti. Önceleri kralın ismiyle anılan, yani Attalos denen şehrin adı zamanla Attaleya ve Adalya oldu, derken Antalya adını almıştır.
Attalos'un eşcinsel olup olmadığı konusunda kaynaklarda hiçbir kayıt bulunmuyordu, olmasına da imkán yoktu. Zira o devirlerde böyle bir kavram mevcut değildi ve erkeğin erkekle, kadının da kadınla ilişkisi olağan bir davranış kabul edilirdi.
Kral Attalos'un zamanında, entellektüel çevrelerde Epiküryen denilen düşünce sistemi hakimdi. Sistemi, İsa'dan önce 341 senesinde Sisam Adası'nda doğan, 270'te Atina'da ölen Epikür isimli filozof kurmuştu. 'Hayatın maksadı, zevki aramaktır. Acı ve üzüntü, bu dünyada düşünülebilecek en son şeydir. Entellektüel davranışların ve dostlukların temeli, işte bu zevk hissidir. Ölümden sonra hayat olmaması bir yana, kendi kendine yeterli bir şekilde ve zevk içerisinde yaşanan bir dünyada tanrıların da rolü yoktur' diyor; 'Ye, iç ve mutlu ol. Zira yarın ölebilirsin' diye tavsiyelerde bulunuyor, günlük dağdağadan ve siyasetten uzak durulduğu takdirde hayattan alınacak zevkin daha da artacağını söylüyordu.
Epikür, İsa'dan önce 306 yılında Atina'da içerisinde bir evin de bulunduğu gayet geniş bir bahçe satın aldı. Filozof'un entellektüel dostları burada biraraya geliyor, en güzel yemekler yenilip içilirken günlerce süren sohbetler yapılıyordu.
Ama işin bir başka tarafı, bu hayat tarzının cinsellik boyutuydu ve şimdilerde Kral Attalos ile çağdaşlarının eşcinsel olduklarını söyleyenler, iddialarını o günlerdeki cinsel eğilimlere dayandırıyorlardı: Eski Yunan toplumunda, özellikle de Epiküryen gruplarda kadınlar sadece çocuk yapma vasıtası olarak görülürler, erkeklerin arasına hiçbir şekilde alınmazlardı. Epikür ile onun yolundan gidenlerin içerisinde de kadın yoktu; erkekler cinselliği kendi aralarında yaşarlardı ve erkeklerde 'her erkek diğerinin hem kocası, hem de karısıdır' mantığı hákimdi. Erkek, kadına ancak canı çocuk yapmak istediğinde yaklaşırdı...
Attalos'un eşcinsel olup olmadığı konusunda kaynaklarda hiçbir kayıt bulunmuyordu, olmasına da imkán yoktu. Zira o devirlerde böyle bir kavram mevcut değildi ve erkeğin erkekle, kadının da kadınla ilişkisi olağan bir davranış kabul edilirdi.
Kral Attalos'un zamanında, entellektüel çevrelerde Epiküryen denilen düşünce sistemi hakimdi. Sistemi, İsa'dan önce 341 senesinde Sisam Adası'nda doğan, 270'te Atina'da ölen Epikür isimli filozof kurmuştu. 'Hayatın maksadı, zevki aramaktır. Acı ve üzüntü, bu dünyada düşünülebilecek en son şeydir. Entellektüel davranışların ve dostlukların temeli, işte bu zevk hissidir. Ölümden sonra hayat olmaması bir yana, kendi kendine yeterli bir şekilde ve zevk içerisinde yaşanan bir dünyada tanrıların da rolü yoktur' diyor; 'Ye, iç ve mutlu ol. Zira yarın ölebilirsin' diye tavsiyelerde bulunuyor, günlük dağdağadan ve siyasetten uzak durulduğu takdirde hayattan alınacak zevkin daha da artacağını söylüyordu.
Epikür, İsa'dan önce 306 yılında Atina'da içerisinde bir evin de bulunduğu gayet geniş bir bahçe satın aldı. Filozof'un entellektüel dostları burada biraraya geliyor, en güzel yemekler yenilip içilirken günlerce süren sohbetler yapılıyordu.
Ama işin bir başka tarafı, bu hayat tarzının cinsellik boyutuydu ve şimdilerde Kral Attalos ile çağdaşlarının eşcinsel olduklarını söyleyenler, iddialarını o günlerdeki cinsel eğilimlere dayandırıyorlardı: Eski Yunan toplumunda, özellikle de Epiküryen gruplarda kadınlar sadece çocuk yapma vasıtası olarak görülürler, erkeklerin arasına hiçbir şekilde alınmazlardı. Epikür ile onun yolundan gidenlerin içerisinde de kadın yoktu; erkekler cinselliği kendi aralarında yaşarlardı ve erkeklerde 'her erkek diğerinin hem kocası, hem de karısıdır' mantığı hákimdi. Erkek, kadına ancak canı çocuk yapmak istediğinde yaklaşırdı...
Tepeleri karla kaplı Beydağları, el değmemiş ormanlarının yeşilliği, batan güneşin tutuşturduğu gümüş kıyılar ve denizin o çividi mavisi, soluklarını kesmiş Bergamalı akıncıların. Toroslardan aşağılara indikçe, dünya cenneti bir ovanın rengarenk bereketiyle sarmalanmışlar. En sonunda bugünkü Antalya kentinin bulunduğu yere geldiklerinde karşılarına çıkan eşsiz doğal güzellik karşısında cenneti nihayet bulduklarını düşünmüşler. Dörtnala kalkıp Bergama’ya dönen akıncılar kralın huzuruna varıp “Emriniz üzere cenneti bulduk!” demişler. Kral Attalos akıncılarının “Cennet” dedikleri yeri bir de kendi gözleriyle görmek istemiş. Akıncılar yine öne düşmüşler, Kral Attalos arkalarından onları izlemiş. Bugünkü Antalya’nın bulunduğu yere vardıklarında Kral Attalos da cennete geldiğini kabul etmiş ve burada derhal büyük bir kent kurulmasını emretmiş.
Bu doğal güzellikler içinde Bergamalılar kısa zamanda görkemli bir kent kurmuşlar ve bu kente, Kral Attalos’un adına atfen“Attaleia” adını vermişler. Sonraları bu ad sırası ile “Stelai”, “Satalya”, “Adalya” ve “Antalya” olarak değişmiş.
http://www.antalyakultur.gov.tr